17 Haziran 2012 Pazar

Yeşil Dünyanın En Önemli Mimarı: Selüloz


Yaşamın temel moleküllerinden bir tanesinin glikoz olduğunu belirtmiştik. Kanda taşınan hücre yakıtından çiçeklerin ürettikleri nektarlara kadar birçok şey glikoz moleküllerinin biraraya gelmesinin bir sonucudur. Glikozun en önemli eserlerinden biri ise dünya yüzeyinin oldukça geniş bir bölümünü kaplayan selülozdur. Selüloz, ağaç dokusunun %50′sini, pamuğun ise %90′ını oluşturmaktadır. Bu molekül, vücuda temel bir besin olarak giren ve sindirimi sonucunda büyüme, hareket ve düşünce için enerji olarak kullanılan nişasta ile oldukça benzerlik gösterir. Bu aşamada kısaca nişastayı incelemek yerinde olacaktır.
Nişasta da, mucize molekül glikoza benzer bir molekül yapısına sahiptir. Buğday ürünleri ve patates içinde büyük miktarda bulunan bu molekül gelişen bitki embriyosunun besin deposudur. İşte bu nedenle tohumlarda oldukça fazla miktarda bulunmaktadır.
Nişasta, metabolizma için bir yakıttır. Selüloz ise bitkilere özel bir yapı malzemesidir. İkisini birbirinden ayıran tek fark ise molekül bağları arasındaki farklılıktır. Selüloz molekülü nişasta ile aynıdır. Ancak selüloz molekülleri arasında hidrojen bağları ile desteklenen uzun, düz ve kurdele benzeri zincirler oluşur. Bu düz kurdeleler birarada paketlenir ve aradaki bağlar söz konusu yapıyı sert, katı bir kitle şeklinde sabitler. Birbiriyle aynı olmasına rağmen, birbirinden tamamen farklı özellik gösteren nişasta ile selüloz molekülünü birbirinden ayıran fark işte bu bağlardaki kıvrımdır.41 Birbirinden habersiz ve şuursuz atomların kusursuz bir tasarım ile biraraya gelmesi, bize yeryazündeki yaratılışın üstünlüğünü bir kez daha göstermektedir. Atomların arasındaki bu özel bağlantıların, yaşamın iki temel maddesini meydana getirecek derecede bir fark oluşturması, tesadüf senaryolarıyla açıklanamayacak kadar hassas bir dengenin varlığını gösterir. Kainatta var olan herşey gibi bu bilinçli tasarımı yaratan da Allah’tır.
Selülozun özellikleri bu kadarla da kalmaz. Selüloz, sert ve suda çözünemeyen bir maddedir. Özellikle bitkilerin koruyucu duvarlarında bulunmakta, ağaç dallarında, ağaç gövdelerinde ve ağacın bütün odunsu dokularında yer almaktadır. Selüloz, bitki hücre duvarının ana yapı malzemesidir. Bazı bitkiler, özellikle suda yaşayanlar kolayca zarar görebilecekleri bir ortam içindedirler. Bu bitkiler bazen tuzlu suda, bazen de karların erimesi veya göl sularının kabarması gibi tuzluluk derecesinin düştüğü ortamlarda bulunmak zorundadırlar. Kendilerini bu sert ortamlardan koruyabilmek için son
derece sağlam bir hücre duvarına ihtiyaç duyarlar. İşte bu nedenle bütün bitki hücrelerinde sıkıca paketlenmiş selüloz grupları bulunur.42
Selüloz, nişasta gibi bir şeker molekülü yani bir polisakkarit olmasına rağmen insanlar tarafından sindirilemez. Çünkü selülozda bulunan glikoz üniteleri birbirlerine glikozidik bağ ile bağlanmışlardır. Memelilerin sindirim kanalında ise söz konusu bağı parçalayabilecek bir enzim bulunmamaktadır. Bu nedenle selüloz bizler için bir besin kaynağı değildir. Ancak geviş getiren hayvanlar tarafından sindirilebilmektedir. Çünkü bu hayvanların sindirim kanallarında selüloz enzimini salgılayan birtakım mikroorganizmalar bulunmaktadır. Bunlar vücuda giren selülozu, enzimleri sayesinde kolaylıkla parçalayabilmekte ve bunu hayvan için besin ve enerji şekline dönüştürmektedir.43
Termitler de selülozu besin olarak kullanırlar. Çünkü sindirim kanallarında bulunan trichonympha adındaki bir mikroorganizma selülozu parçalayacak bir enzim salgılamaktadır. Termitlerin genellikle odunsu yapıları tercih etmeleri ve ağaçları delerek besin olarak kullanmalarının nedeni budur.44
Termitin son derece küçük bedeniyle kendisi için uygun bir besin bulması kuşkusuz ki zor değildir. Onun, metabolizması ile uyuşmayan bir besini tercih etmesi ise Allah’ın yarattığı mucizeleri görmek isteyenler için son derece önemli bir delildir. Büyüklüğü 1 santimetreyi bile bulmayan bir canlı, beslenebilmek için bir mikroorganizmaya ihtiyaç duymakta ve bu mikrocanlı da adeta görevi kendisine öğretilmiş gibi termitin bağırsaklarındaki yerini almaktadır. Bu düzen, tüm termitlerde yerini almış, her termitte sindirimi sağlayacak mikroorganizmalar hazır bulunmuş, yine tüm termitler bu besin kaynağından faydalanmışlardır. Çünkü herşeyde olduğu gibi bir termitin rızkını edinmesinde de Allah’ın kanunu işlemekte, Allah, bir ibret ve ders olması için küçücük bir canlıda kusursuz bir yaratılış mucizesi göstermektedir. Allah Kuran’da bunu şu şekilde açıklamıştır:
Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır. O, işitendir, bilendir. (Ankebut Suresi, 60)
Selülozla ilgili olarak verdiğimiz bütün bu bilgiler bir kez daha, canlılarda birbirine bağımlı sistemlerin var olduğunu ve bunların rastlantılar sonucunda meydana gelmediğini gösterir. Rastgele tek bir olay gelişse, tüm düzen birbirine karışacak ve sistem işlemez duruma gelecektir. Örneğin selüloz koruyucu özelliğinden bir kere mahrum kalsalar, bitki hücreleri dış ortamın etkisine dayanamayarak kısa süre içinde ölecektir. Veya selüloz özel kıvrımlı bir molekül yapısına sahip olmasa, sert ve sağlam bir madde yerine suda kolaylıkla eriyebilen sıradan bir molekül karşımıza çıkacaktır. Bütün bunlar elbette ihtimallerden birkaçıdır. Normal şartlarda bir molekülün oluşumu sırasında tesadüfi olarak meydana gelebilecek tek bir olay o molekülü kaçınılmaz olarak ortadan kaldıracaktır. Çünkü tesadüfler devreye girdiğinde bilinçli ve planlı birtakım işlemlerin gerçekleşmesi ihtimalinden söz etmek oldukça zordur. Oysa karşımızda son derece bilinçli ve planlı olarak biraraya getirilmiş atomlar ve bütün bunlara özel olarak verilmiş görevler bulunmaktadır. Ve bu öyle üstün bir plan ve bilinçtir ki, dünya şartlarında tüm imkanlar seferber edilse bile bir benzeri meydana getirilemez. Tüm bunlar canlılığı yaratanın Allah olduğunu açıkça gösteren delillerdir. Bu açık gerçeği kabul etmemek yalnızca insanın kendisi için önemli bir kayıptır. Çünkü bir insan inkar etse de bu, herşeyi Allah’ın yaratmış olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. Allah bir ayetinde insanlara, onlar kuşku içinde olsalar bile, Kendisi’nin herşeyi sarıp kuşatmış olduğunu haber vermektedir:
Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O, herşeyi sarıp-kuşatandır. (Fussilet Suresi, 54)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

17 Haziran 2012 Pazar

Yeşil Dünyanın En Önemli Mimarı: Selüloz


Yaşamın temel moleküllerinden bir tanesinin glikoz olduğunu belirtmiştik. Kanda taşınan hücre yakıtından çiçeklerin ürettikleri nektarlara kadar birçok şey glikoz moleküllerinin biraraya gelmesinin bir sonucudur. Glikozun en önemli eserlerinden biri ise dünya yüzeyinin oldukça geniş bir bölümünü kaplayan selülozdur. Selüloz, ağaç dokusunun %50′sini, pamuğun ise %90′ını oluşturmaktadır. Bu molekül, vücuda temel bir besin olarak giren ve sindirimi sonucunda büyüme, hareket ve düşünce için enerji olarak kullanılan nişasta ile oldukça benzerlik gösterir. Bu aşamada kısaca nişastayı incelemek yerinde olacaktır.
Nişasta da, mucize molekül glikoza benzer bir molekül yapısına sahiptir. Buğday ürünleri ve patates içinde büyük miktarda bulunan bu molekül gelişen bitki embriyosunun besin deposudur. İşte bu nedenle tohumlarda oldukça fazla miktarda bulunmaktadır.
Nişasta, metabolizma için bir yakıttır. Selüloz ise bitkilere özel bir yapı malzemesidir. İkisini birbirinden ayıran tek fark ise molekül bağları arasındaki farklılıktır. Selüloz molekülü nişasta ile aynıdır. Ancak selüloz molekülleri arasında hidrojen bağları ile desteklenen uzun, düz ve kurdele benzeri zincirler oluşur. Bu düz kurdeleler birarada paketlenir ve aradaki bağlar söz konusu yapıyı sert, katı bir kitle şeklinde sabitler. Birbiriyle aynı olmasına rağmen, birbirinden tamamen farklı özellik gösteren nişasta ile selüloz molekülünü birbirinden ayıran fark işte bu bağlardaki kıvrımdır.41 Birbirinden habersiz ve şuursuz atomların kusursuz bir tasarım ile biraraya gelmesi, bize yeryazündeki yaratılışın üstünlüğünü bir kez daha göstermektedir. Atomların arasındaki bu özel bağlantıların, yaşamın iki temel maddesini meydana getirecek derecede bir fark oluşturması, tesadüf senaryolarıyla açıklanamayacak kadar hassas bir dengenin varlığını gösterir. Kainatta var olan herşey gibi bu bilinçli tasarımı yaratan da Allah’tır.
Selülozun özellikleri bu kadarla da kalmaz. Selüloz, sert ve suda çözünemeyen bir maddedir. Özellikle bitkilerin koruyucu duvarlarında bulunmakta, ağaç dallarında, ağaç gövdelerinde ve ağacın bütün odunsu dokularında yer almaktadır. Selüloz, bitki hücre duvarının ana yapı malzemesidir. Bazı bitkiler, özellikle suda yaşayanlar kolayca zarar görebilecekleri bir ortam içindedirler. Bu bitkiler bazen tuzlu suda, bazen de karların erimesi veya göl sularının kabarması gibi tuzluluk derecesinin düştüğü ortamlarda bulunmak zorundadırlar. Kendilerini bu sert ortamlardan koruyabilmek için son
derece sağlam bir hücre duvarına ihtiyaç duyarlar. İşte bu nedenle bütün bitki hücrelerinde sıkıca paketlenmiş selüloz grupları bulunur.42
Selüloz, nişasta gibi bir şeker molekülü yani bir polisakkarit olmasına rağmen insanlar tarafından sindirilemez. Çünkü selülozda bulunan glikoz üniteleri birbirlerine glikozidik bağ ile bağlanmışlardır. Memelilerin sindirim kanalında ise söz konusu bağı parçalayabilecek bir enzim bulunmamaktadır. Bu nedenle selüloz bizler için bir besin kaynağı değildir. Ancak geviş getiren hayvanlar tarafından sindirilebilmektedir. Çünkü bu hayvanların sindirim kanallarında selüloz enzimini salgılayan birtakım mikroorganizmalar bulunmaktadır. Bunlar vücuda giren selülozu, enzimleri sayesinde kolaylıkla parçalayabilmekte ve bunu hayvan için besin ve enerji şekline dönüştürmektedir.43
Termitler de selülozu besin olarak kullanırlar. Çünkü sindirim kanallarında bulunan trichonympha adındaki bir mikroorganizma selülozu parçalayacak bir enzim salgılamaktadır. Termitlerin genellikle odunsu yapıları tercih etmeleri ve ağaçları delerek besin olarak kullanmalarının nedeni budur.44
Termitin son derece küçük bedeniyle kendisi için uygun bir besin bulması kuşkusuz ki zor değildir. Onun, metabolizması ile uyuşmayan bir besini tercih etmesi ise Allah’ın yarattığı mucizeleri görmek isteyenler için son derece önemli bir delildir. Büyüklüğü 1 santimetreyi bile bulmayan bir canlı, beslenebilmek için bir mikroorganizmaya ihtiyaç duymakta ve bu mikrocanlı da adeta görevi kendisine öğretilmiş gibi termitin bağırsaklarındaki yerini almaktadır. Bu düzen, tüm termitlerde yerini almış, her termitte sindirimi sağlayacak mikroorganizmalar hazır bulunmuş, yine tüm termitler bu besin kaynağından faydalanmışlardır. Çünkü herşeyde olduğu gibi bir termitin rızkını edinmesinde de Allah’ın kanunu işlemekte, Allah, bir ibret ve ders olması için küçücük bir canlıda kusursuz bir yaratılış mucizesi göstermektedir. Allah Kuran’da bunu şu şekilde açıklamıştır:
Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır. O, işitendir, bilendir. (Ankebut Suresi, 60)
Selülozla ilgili olarak verdiğimiz bütün bu bilgiler bir kez daha, canlılarda birbirine bağımlı sistemlerin var olduğunu ve bunların rastlantılar sonucunda meydana gelmediğini gösterir. Rastgele tek bir olay gelişse, tüm düzen birbirine karışacak ve sistem işlemez duruma gelecektir. Örneğin selüloz koruyucu özelliğinden bir kere mahrum kalsalar, bitki hücreleri dış ortamın etkisine dayanamayarak kısa süre içinde ölecektir. Veya selüloz özel kıvrımlı bir molekül yapısına sahip olmasa, sert ve sağlam bir madde yerine suda kolaylıkla eriyebilen sıradan bir molekül karşımıza çıkacaktır. Bütün bunlar elbette ihtimallerden birkaçıdır. Normal şartlarda bir molekülün oluşumu sırasında tesadüfi olarak meydana gelebilecek tek bir olay o molekülü kaçınılmaz olarak ortadan kaldıracaktır. Çünkü tesadüfler devreye girdiğinde bilinçli ve planlı birtakım işlemlerin gerçekleşmesi ihtimalinden söz etmek oldukça zordur. Oysa karşımızda son derece bilinçli ve planlı olarak biraraya getirilmiş atomlar ve bütün bunlara özel olarak verilmiş görevler bulunmaktadır. Ve bu öyle üstün bir plan ve bilinçtir ki, dünya şartlarında tüm imkanlar seferber edilse bile bir benzeri meydana getirilemez. Tüm bunlar canlılığı yaratanın Allah olduğunu açıkça gösteren delillerdir. Bu açık gerçeği kabul etmemek yalnızca insanın kendisi için önemli bir kayıptır. Çünkü bir insan inkar etse de bu, herşeyi Allah’ın yaratmış olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. Allah bir ayetinde insanlara, onlar kuşku içinde olsalar bile, Kendisi’nin herşeyi sarıp kuşatmış olduğunu haber vermektedir:
Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O, herşeyi sarıp-kuşatandır. (Fussilet Suresi, 54)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder