Şekiller, üç farklı yapının hücre zarı kesitlerini göstermektedir. Bu
farklı yapılardaki zarların tümü, üstün özelliklerle donatılmış
moleküllere sahiptir. Hücre zarı, sahip olduğu bu “moleküler ayrıcalık”
nedeniyle glikoz gibi gerekli maddeleri hücre içine alırken, hücre için
zararlı maddelerin geçişine izin vermez. Hücrenin ihtiyaçları da yine bu
özel yapı sayesinde tespit edilir. Bu üstün yapı, Allah’ın yarattığı
benzersiz mucizelerden bir tanesidir.
Hücre zarı, temelde yağ ve protein
moleküllerinden oluşmaktadır. Ama aslında üzerinde çok daha farklı
özelliklere sahip yapılar da bulunur. Hücre zarının mucizevi yönü de söz
konusu yapılardan kaynaklanmaktadır. Zarın üzerinde bulunan bu yapılar,
iyon ve molekül pompalarıdır. Bu pompalar hücrenin dışındaki birçok
maddeyi hücrenin içine almakla sorumludur. Hücre zarının “seçici
geçirgen” yapısı, bu pompaların bir sonucudur.30 Hücre
zarı, sahip olduğu bu pompalarla glikoz gibi besin maddelerini içine
alırken, hücre için zararlı olabilecek malzemelerin veya fazlalıkların
da hücreden dışarı çıkmasını sağlar. Aynı zamanda bu yapılar sayesinde
dışarıdaki zararlı maddelerin de hücre içine girmesi engellenmiş olur.
Bu arada bu mükemmel yapı, hücrenin ihtiyaçlarını da tespit eder ve
hücrenin gereksiniminden fazla besinin içeriye girmesine izin vermez.
Kısacası bu mucize zar, sahip olduğu diğer moleküllerle işbirliği içine
girerek akıl gösterir, değerlendirmeler yapar, karar verir ve
kendisinden beklenmeyen bir iş gerçekleştirir. Hücre zarının bu
özelliğinin ne kadar gerekli ve önemli olduğunu daha iyi anlamak için şu
örneği verebiliriz. Yılan zehirinin bir insanı öldürmesinin sebebi,
zehirin hücre zarını parçalaması ve bu nedenle hücreniniçine her türlü zararlı maddenin girebilmesidir.
Hücre
zarında bulunan çeşitli kanal ve pompalar sayesinde bazı moleküller
hücrenin içi ve dışı arasında kolaylıkla hareket edebilir. Bu
moleküllerin tamamı her seferinde kendilerine uygun olan kanala giderek
geçişlerini sağlarlar.
Zarın üzerindeki molekül pompaları ve geçişe izin veren kapılar,
içeriye girecek malzemeleri ayırt ederken oldukça seçici ve
akılcıdırlar. Hücrenin içine çok çeşitli maddeler girer. Maddeler farklı
olunca, bunların elbette boyutları da birbirlerinden farklı olmaktadır.
Hücre içine giren maddeleri, son derece küçük boyutları ile elektron ve
fotonlar, protonlar, iyonlar, su gibi küçük moleküller, amino asit ve
şeker gibi orta boy moleküller, protein ve DNA gibi oldukça büyük
boyuttaki moleküller oluşturmaktadır. Hücre zarı, üzerindeki pompalar
sayesinde hücre için gerekli olan bir molekülü, “ne kadar büyük olursa
olsun”, büyük bir gayret göstererek hücre içine alır. Kimi zaman hücre
içine alınacak olan molekül bu kapılardan geçemeyecek kadar büyük olur.
İşte bu durumda zar, etraftaki enzimleri yardıma çağırır. Hücreye
girmesi gereken bir molekül, enzimler yardımı ile zarın üzerindeki kapı
genişletilerek hücre içine alınır.Bu geçiş tamamlandıktan sonra enzimler tekrar harekete geçer ve söz konusu kapıyı eski haline döndürürler. Bu işlem sırasında ne kapıya, ne hücre zarına, ne de hücreye hiçbir zarar gelmez. Moleküller adeta bir habercileri veya bir iletişim sistemleri varmışcasına birarada hareket eder, iş bölümü yaparlar. Hücre zarı üzerinde bu özelliklere sahip moleküller bulunmasa ne olur? Bu moleküllerin eksikliği kuşkusuz canlı hayatının sonu demektir. Çünkü bu moleküller olmadan hücre, içine besin alamayacağı için beslenemez, içindeki atıkları dışarı çıkaramayacağı veya dışarıdan zararlı maddeleri içine alacağı için sürekli olarak zarar görür. Peki acaba hücre içinde bulunan yüzlerce molekülden herhangi biri, söz konusu moleküllerin görevini üstlenemez mi? Bu da mümkün değildir. Hücre içinde ve dışında her molekül kendi görevini yerine getirmekle sorumludur. Hücre zarı üzerindeki moleküllerin olmaması durumunda onların işini gerçekleştirebilecek bir başka molekül olmayacaktır. Onlar, hücreleri, dolayısıyla insan yaşamını korumak için özel olarak yaratılmış, varlığından haberimizin bile olmadığı sayısız sebepten sadece biridir.
Hücre zarı yüzeyinde ayrıca dışardan gelen çeşitli bilgileri de algılayabilen reseptör moleküller bulunmaktadır. Bu reseptörler, çeşitli proteinlerin mozaik bir yapıda hücre yüzeyine yerleşmelerinden oluşur ve vücut içinde hormon gibi çeşitli sinyaller ve bilgiler taşıyan moleküllere karşı duyarlıdırlar. Onlardan gelen bilgileri alır, algılar ve faaliyete geçerler.33 Bu bilgi alışverişi de yine hücre yüzeyinde söz konusu proteinlerin şekillerinden kaynaklanır. Bilgiyi taşıyan molekülün şekli, bunu algılayacak olan molekülün şekline uyum gösterdiğinde, ikisi birbirlerini tanır ve iletişim böylece sağlanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder